Esma-ül Hüsnadan Er-Razzâk; Her mahlukun rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan. Ayeti kerimede geçen Hüverrezzâku mealen; Rızk verme sıfatını kendi ile münhasır (sınırlandırmış) kılmış, manasındadır. Her ne olursa olsun, rızık vericilik bir başkasına sirayet etmez. Çalışmak ve emek sarf etmek rızkı helalden talep etme şeklidir, yoksa rızkın şartı değildir.
Rızık ile ilgili Hadislerde; Allah’tan korkun da, istediğiniz şeylere kavuşmak için, iyi sebeblere yapışın. Kötü sebeblere yanaşmayın! Kudretinde ve irâdesinde bulunduğum Allahü teâlâya yemin ederim ki, hiçbir kimse ezelde ayrılmış olan rızkını tamam almadıkça, dünyadan ahirete gitmez.
Rızık konusu ile ilgili Hikayeler
İbrahim Edhem Hazretleri bir gün sahraya çıkmıştı.
Uygun bir yerde yemek yemek için sofrasını yaydı. Aniden bir karga gelip sofrasındaki somun ekmek alıp dağa doğru kaçtı! İbrahim Edhem Hazretleri onu takip etmeye başladı. Bir tepede karganın indiği yeri görüp oraya vardı. Baktı ki, elleri ve ayakları bağlı bir adam. Karga getirdiği ekmeği adama bölüp bölüp veriyor. İbrahim Edhem Hazretleri hemen gelip adamın bağlarını çözdü ve adam sordu bu ne hal;
Adam başından geçenleri şöyle anlattı;
Ben tüccardım, ticaret için sefere çıkmıştım. Buradan geçerken eşkiyalar beni yakalayıp bağladılar. Sonra bütün mallarımı alıp gittiler, bir haftadır buradayım. “Yâ Rabbi, sen beni unutmazsın” diye dua ettim. Duadan sonra her gün bir karga bana ekmek ile doyurdu getiriyor, ben de onunla karnımı doyuruyorum. Yedi günden bu yana ise bir an aç kalmadım.
Rızık konusu ile ilgili Hikayeler Harun Reşid tebdili kıyafet
Veziriyle çarşıda gezinirken, halkın ikamet ettiği alandan uzakta bir yerde bir çadır görür. Veziriyle beraber çadıra doğru gelirler. Çadırın önünde yaşlıca bir kadın görür
Nine bu çadırda mı yaşarsın?
-Evet oğul, dokuz yaşındaki torunum ile beraber burda yaşarız, buyrun misafirimiz olun yol yorgunusunuzdur” der. Harun Reşid’in kim olduğunu bilmeden içeri çadıra girerler.
Nine ne yer ne içersiniz, nasıl geçinirsiniz
-Oğul, Allah’a ne kadar şükretsek azdır, bir keçimiz var onun sütünü sağar geçimimizi sağlarız” Uzun sohbetlerden sonra sofra serilir. Sofraya, tepsideki görünümünden anlaşıldığı kadarıyla pişirilmiş bir keçi gelir, sultan vezirinin gözlerine bakar..! Bakışmadan sonra yemeğe koyulurlar.
Sultan, nineye bu keçinin nerden geldiğini sorar
Nine; “Bizim sağımlık keçiydi, misafirlerimizi ağırlamaya başka bir şeyimiz olmadığı için keçiyi kestik” der. Yemek yendikten sonra Harun Reşid ve veziri oradan ayrılmak için toparlanırlar. Ayrılmadan önce, sultan nineye, üzerinde bir saltanat alâmeti işlenmiş bir mendil verir.
Sıkıntınız olduğu zaman bu mendilin sahibine varın,
Sizin sıkıntınızı giderir, size yardımcı olur” der, oradan ayrılırlar. Harun Reşid yolda kendi kendine, Yâ Rabbi bu ne büyük tevekkül, geçimini sağladığı keçiyi sırf misafir ağırlamak için kesiyor, rızkından korkmadan endişe etmeden yaşıyor ! Diye, derin derin düşünür.
Bir zaman sonra, çadırdaki nine geçim sıkıntısı çekmeye başlar. Aklına mendil gelir, çadırına gelen misafir, sıkıntıya düştüğün zaman mendili sahibine ulaştır, sana yardımcı olur demişti !
Mendili sandığından çıkarır torununa verir.
Oğlum Bağdad’a git, bu mendilin sahibin bul, geçim sıkıntısında olduğumuzu söyle, belki bize yardımcı olur” der. Çocuk mendili alır, sora sora büyük bir sarayın önüne gelir, sarayın kapısındaki askerlere mendili gösterdiğinde kapı açılır. Her bir kapıya geldiğinde mendili gösterdikçe kapılar ardına kadar açılır. Ta ki Sultan Harun Reşid’in odasına girene kadar. Kapının ağzından, sultanın namaz kıldığını görür, içeride kapının ağzında bekler… Sultan namazı bitirip namaz sonrası ellerini duaya açar. O sırada çocuk sultana bir daha, bir daha bakar ve oradan hızla uzaklaşır.
Sultanda Allahü tealadan istiyor
-Çadıra varınca nine sorar, “Ne yaptın oğlum, o zatı bulabildin mi?”. “Evet nine, o zat, Sultan Harun Reşid idi ama baktım ki O da ellerini açmış Allahü Teâlâ’ya yalvarıyor, bir şeyler istiyor! Bende kendi kendime dedim ki, “Sultan dahi olsa ondan bir şeyler istemek nafile, biz de onun sığınıp istediği yerden isteyelim,” diyerek, bir şey istemeden geri geldim.” Nine, “Doğru dersin oğlum, bir an gaflete düştüm, seni ona gönderdim, Allahü Teâlâ bize, hepimize yeter.”
Güzel rızık Sözleri
Kimse kimsenin rızkını yiyemez, hiçbir kimse rızkını bitirmeyince vefat etmez. Allahü teala rızkı verir fazlasına lüzum yok. Sen yarınki ibadeti yapmıyorsun, yarınki rızkını talep ediyorsun.
Rızık ile ilgili Şiirler
- Mâhî bi-ecel der hiş ki nemi mired (Eceli gelmemiş balık karada ölmez )
- Sayyâd-ı bi rûzî der dicle mâhî nemi gired (Rızksız sayyad Diclede de balık tutamaz)
-
Eğer rûzî bedâniş der fuzûdî, zi nâdân tengi ter rûzi ne bûdi, Be nâdân çünan rûzi resânend ki sad dânâ der an hayran bimandi.
-
Eğer rızk ilm ile artsaydı, cahilde daha dar rızklı kimse bulunmazdı. Cahillere o kadar rızk verir ki, yüz âlim nereden geldiğine hayran kalırlar. (Şeyh Sadi)
Rızık ile ilgili Şiir
- Yemek, içmek, lezzetler, razzâk sıfatındandır
- Râhat bir nefes almak, rahmet-i Hudâdandır
- Gelen her iyilik de, onun ikrâmındandır
- En büyük ni’met olan, (Îmân) da, hep ondandır
- Bu dünyâda bilseydim, ben neyim, hem neyim var
- Nasîb yok ise gelmez, rızkım gökden ve yerden
- Ne otdan ve ne etden, hâsılı hiçbir elden
- Gelir takdîr edilen, hâtırımda yok iken
- Fazla ve noksan gelmez, rızıklar mukadderden
- Bu dünyâda bilseydim, ben neyim, hem neyim var
- Kara geceyi gündüz, günü akşam edemem
- Kar ile suyu ateş, gümüşü wolfram edemem
- Yer küreyi durdurup, ve perîşân edemem
- Kışın kar bulutunu, ebr-i nîsân edemem
- Bu dünyâda bilseydim, ben neyim, hem neyim var
- Ademde iken beni, seçdi Rabbim bir demde
- Gıdâmı etdi hâzır, hemen rahm-i mâderde
- Meleklere emr edip, hizmete kıldı bende
- Dünyâya çıkararak, kendine etti perde
- Bu dünyâda bilseydim, ben neyim, hem neyim var