Mucize peygamberlerden aleyhisselam meydana gelen olağanüstü hallere denir. Sevgili Peygamberimizin en büyük mucizesi Kur’ân-ı Kerîm’dir. İnsanlar yüzyıllardır Kur’ân-ı kerimin bir ayetinin bile benzerini söyleyememişlerdir.
- Mucizeler yalnızca peygamberlerden aleyhisselam meydana gelir. Sevgili Peygamberimizin çok mucizesi görülmüştür. İşte Peygamber efendimizin pek çok insanın imanla şereflenmesine vesile olan mucizeleri
- Muhammed Aleyhisselam’ın en büyük mucizesi Kur’ân-ı Kerîm’dir. Öyle ki, Kur’ân-ı Kerîmin sahip olduğu nazım ve manası karşısında gelmiş geçmiş tüm edebiyatçı ve şairler hayrete düşmüşlerdir. Ayetlerin her biri kendine özgü ve yeganedir ve kimse bu ayetlerdeki ulvi anlamlara ulaşamamıştır.
- Sevgili Peygamberimizin diğer bir büyük mucizesi ise ayın ikiye ayrılmasıdır. Yalnızca Hazreti Muhammed aleyhisselamın nail olduğu bu mucize gerçekten de büyük öneme sahiptir. Resullullah efendimiz tüm insanlığın, tanıdıklarının ve akrabalarının iman etmesini istedi ve bunun için ellerini kaldırıp dua etti. Allah-ü Teâla, Peygamber efendimizin duasını kabul etti ve ayı ikiye bölündü. O gece ayın bir yarısı dağın arkasında, diğer yarısı ise başka bir dağın üzerinde görünmüştür. İşte bunu göre kâfirler; “Muhammed bize sihir yaptı” dediler ve ona imân etmediler.
- Günlerden bir gün, Peygamber efendimiz bir köylüyü imana davet etti. O köylü “Eğer ki Müslüman olan bir komşumun ölmüş kızını diriltirsen işte o zaman iman ederim” dedi. Ardından köylü ve Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam mezarlığa gittiler. Sevgili Peygamberimiz orada kızın ismini söyleyerek onu çağırdı ve tam o anda kızın kabrinin içinden ses işitildi ve kız dışarı çıktı. Peygamber efendimiz; “Dünyaya gelmek ister misin?” buyurdu. Kız ise “Ya Resulallah! Dünyaya gelmek istemem. Burada babamın evindekinden daha rahatım. Müslümanın ahireti, dünyasından daha iyi.” dedi. Bu olayları gören köylü hemen orada iman etti.
- Sevgili Peygamberimiz, yaşadığı dönemde bazı gazalarda insanların susuz kaldığı zamanlarda elini toprağa sokmuştur ve bunun ardından parmakları arasından su akmıştır. Suyun çıktığı yerde ise su hep akmaya devam etmiştir.Öyle ki çıkan bu sulardan kimi zaman seksen kimi zaman üç yüz ve kimi zaman ise bin beş yüz insan ve hayvan buradaki sudan yararlanmıştır. Tebük Gazasında yetmiş bin insan ve hayvan Peygamber efendimizin mucizesi ile çıkmasına sebep olduğu bu sudan içmişlerdir. Anlatılanlara göre Peygamber efendimizin çıkardığı bu su elini çektiğinde akması durmuştur.
- Yine bir gün Muhammed Aleyhisselama, konuşamayan bir çocuk getirmişler. Sonrasında ona “Ben kimim?” diye sorduğunda çocuk bir anda “Sen Resûlullahsın” diyerek cevap vermiş. O çocuk o günden ömrünün son gününe kadar konuşmuştur.
- Medine’de, Mescid-i Nebevi’de Hannene denilen dikili bir hurma kütüğü bulunmaktaydı. Sevgili Peygamberimiz, hutbe okurken bu kütüğe yaslanırdı fakat minber yapıldığında o kütüğün yanına gitmedi. Bundan sonra bütün cemaat Hannene’nin ağladığını duydular. Bunun üzerine Peygamber efendimiz Hannene’nin yanına gitti ve ona sarıldı. Bunun üzerine Hannane’nin sesi kesildi ve ağlaması durdu. Resullullah Aleyhisselam, “Eğer sarılmasaydım, benim ayrılığımdan kıyamete kadar ağlardı” buyurdu.
- Muhammed Aleyhisselamının bir diğer mucizesi ise bir kadının ona bal hediye gönderdiği gün gerçekleşti. Peygamber efendimiz balı hediye olarak kabul etti ve kabı ise boş şekilde kadına geri dönderdi. Fakat kap Allahü teâlânın kudreti ile bal dolu şekilde geri gitti. Sonradan kadın gelip “ Ya Resûlallah! Hediyemi niçin kabul etmediniz? Acaba günahım nedir?” dedi. “Senin hediyeni kabul ettik. Gördüğün bal, Allahü teâlânın hediyene verdiği berekettir” dedi. Bu olayın üzerine kadın mesut şekilde evine döner. Bu bal ona ve çocuklarına aylarca yetti ve hatta yedikleri halde balda hiçbir eksilme görülmedi. Bunun üzerine bir hata yaparak balı başka bir kaba aldılar ve oradan bir süre yedikten sonra bal bitti. Bunu Muhammed aleyhisselama bildirdiklerinde şu cevabı aldılar: “Gönderdiğim kabda kalsaydı, dünyâ durdukça yerlerdi, hiç eksilmezdi” buyurdu.
- Bir gün bir kadın kel olan oğlunu Muhammed Aleyhisselamın huzuruna çıkartmıştır. Muhammed aleyhisselam mübarek elleriyle çocuğun başını sıvadığında çocuk şifa bulmuştur ve saçları uzamaya başlamıştır.
- Peygamber efendimiz bir gün amcası Ebû Tâlib ile birlikte bir çöle doğru gitmekteydiler. Yolda amcası susadığını söyleyince Sevgili Peygamberimiz hayvanından yer inip ona “Susadın mı?” dedi. Amcası “Evet” cevabını verince Resullullah mübarek ayaklarının topuğunu yere vurdu ve vurduğu yerden su çıktı. Bunun üzerine amcasına “Amcam, bu sudan iç!” buyurdu.
- Resullullah Aleyhisselam kendinden bir mucize görmek isteyenlere karşı uzakta duran bir ağacı yanına çağırdı. Bunun üzerine ağaç köklerini sürüyerek Peygamber efendimizin yanına geldi ve ona selam vererek “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedüenne Muhammeden abdühû ve resûlüh” dedi. Bunun ardından ağaç eski yerine gitti ve yerleşti.
- Sevgili Peygamberimiz Hayber gazâsındayken, sofradaki koyun kebabı zehirliydi. Bu kebap birden seslenip “Yâ Resûlallah! Beni yeme, ben zehirliyim” dediği duyuldu.
- Günlerden bir gün puta inanan bir adama Peygamber efendimiz “Eğer elindeki put bana bir şeyler söylerse, iman eder misin” dedi. Bunun üzerine adam “Ben bu puta elli yıldır ibadet ediyorum ve buna bugüne kadar tek bir laf etmedi. Sana nasıl söyler?” der. Sonrasında Resullullah Aleyhisselam “Ey put, ben kimim?” deyince, put dile gelip “Sen Allah’ın peygamberisin” der. Bu olaya şahitlik eden putun sahibi hemen iman eder.
- Sevgili Peygamberimiz ellerine aldığı çakıl taşları ve elindeki yemeklerin arı sesine benzer şekilde tesbih ettikleri duyulmuştur.
- Bir gün Câbir bin Abdullah, yemek için koyun pişirir ve bunu Peygamber efendimiz ve Ashab-ı Kiram birlikte yerler. Bu yemeği yerken Muhammed Aleyhisselam “Kemikleri kırmayınız” der. Ardından koyunun kemiklerini toplar ve bunun üzerine o mübarek ellerini koyup dua eder. Tam o anda Allah-ü Teâla, Peygamber efendimizin duasını kabul eder ve koyun dirilir.
- Peygamber efendimiz, yine bir gün amcasının oğlu Abdullah bin Abbas’ın alnına mübârek elini koyar ve der “Yâ Rabbi! Bunu dinde derin âlim yap, hikmet sahibi eyle! Kur’ân-ı kerîmin bilgilerini kendisine ihsan eyle!” Bunun üzerine Abdullah bin Abbas tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimleri gibi tüm ilimlerde ehli kişi oldu. Öyle ki, tüm Sahâbe ve Tâbi’în her şeyi ondan öğrenirdi. Abdullah bin Abbas sonradan Tercümân-ül-Kur’ân, Bahr-ül-ilim ve Reîs-ül-Müfessirîn adlarıyla ünlendi ve tüm islam ülkelerinde birçok talebesi oldu.
- Sevgili Peygamberimiz, yardımcılarından Enes bin Mâlik’e, bir gün “Yâ Rabbi! Bunun malını ve çocuklarını çok eyle. Ömrünü uzun eyle. Günâhlarını af eyle!”duâsını eder. Bunun üzerine Enes bin Mâlik’in malları artar ve bağ bahçe sahibi olur. Öyle ki bağlarındaki ağaçlar çok verimli olup her yıl meyve verdi. Dahası, Enes bin Mâlik’in yüzden fazla da çocuğu oldu ve yüz on yıl ömür sürdü. Öleceği gün ise “Yâ Rabbî! Habîbinin benim için yaptığı duâlardan üçünü kabul ettin, ihsan ettin! Dördüncüsü olan günahlarımın affedilmesi acaba nasıl olacak?” deyince “Dördüncüsünü de kabul ettim. Hatırını hoş tut!” sesini duydu.
- Peygamber efendimizin ve Arapların bildiği Allahü teâlâ dişlerini dökmesin!”duâsını söyleyen Nabiga adındaki meşhur şairin yüz yaşına kadar yaşadığı ve dişlerinin ise bembeyaz bir ince gibi dizilmiş olduğu rivayet edildi.
- Resullullah Aleyhisselam’ı kızı Fâtıma, bir gün açlıktan benzi sararmış haldeyken onu gören Sevgili Peygamberimiz elini onun göğsüne koyup, “Ey açları doyuran Rabbim! Muhammed’in (sallâllâhü aleyhi ve sellem) kızı Fâtıma’yı aç bırakma!” diye dua etti. O andan sonra Fâtıma’nın yüzüne hemen kan geldi ve canlandı. Fatıma’nın o günden ömrünün son günne kadar açlık yaşamadığı anlatılır.
- Allahü Teâlâ; Muhammed Aleyhisselamı başına gelebilecek her türlü musibetten korurdu. Peygamber efendimizin en büyük düşmanlarından olan Ebû Cehil,bir gün elindeki büyük bir taş ile Resullullah Aleyhisselamın’ın başına vurmak üzereyken Resullullah’ın iki omuzunda yılan görür ve elindeki taş yere düşer. Bu olayın üzerine Ebû Cehil koçarak uzaklaşır.
- Sevgili Peygamberimiz bu dünyadan göçeceği gün kızı Fatıma’ya “Akrabam arasında bana evvela kavuşan sen olacaksın” demiştir. Resullullah’ın vefatından altı ay sonra ise akrabalarından bir tek Hazret-i Fatıma vefat etmiştir.